kendi kendini kuran bir çalar saat gibiyim
hiçbir başucuna yakışmıyorum
takvimler! yapraklarını tükürür gibi savuruyorlar
ne bi’ kış ne bi’ ilkbahar ne bi’ yaz ne de sonbahar
her şey eskimiş bir tuvalde, her yerde bin tablo, herkeste bin bir yüz
yüzümde uslanmayan barikatlar
elimi cebime atıp da–
eve ekmek götüremeyeceğimi anlayana kadar
: korkum yok! yılgınlığım yok! derdim - tasam yok! aslında
oysa mürekkep yaladım –ben de
okullardan, sıra dayaklarından, bozuk yollardan geçtim! de büyüdüm
üstüne üstlük yamalı bir ülke büyüttüm kalbimde –kanadı kırık bir kurşun
müfredat dışı, çalakalem duvar yazıları
bir hamal gibi taşıdım –içimdeki cesedi
annem! öfkeme Anka Kuşu deyinceye kadar
bir samuray gibi çektim kılıcımı
ve yin - yang’ımın ortasına sapladım
‘her iyinin içinde bir kötü
her kötünün içinde bir iyi’
–derken
kendimde sana rastladım
çağın özbilgi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder