24 Kasım 2018 Cumartesi

Şemsiye Tamircisi Üzerinden Çöl Bahçıvanı Eleştirisine Bir Yanıt

Birçok kez birçok yerde günümüzde edebiyat eleştirisinin-özellikle şiir eleştirisinin- sığlaşmasından ve bundan duyduğum üzüntüden bahsettim. Bahsetmeye de devam edecektim. Ancak Devrim Horlu 22 Kasım 2018 tarihinde Net Dergi’de, kitabım Çöl Bahçıvanı üzerine yapmış olduğu “yapıcı” eleştiriyi okuyunca mutlu oldum. Demek ki günümüzde de “eleştiri anlayışı” bir yerlerde devam ediyor diye düşündüm ve bu anlayışı devam ettirmek isteyen insanlar da varmış duygusuna kapıldım.
Horlu, kitabım Çöl Bahçıvanı üzerine çok derin incelemelerde bulunmuş. Bu derin incelemelerinin yanında eksik ve hatalı bulduğu yerleri de göstermiş. O yazıdan sonra hem sosyal medyadan hem de özel olarak Horlu’ya teşekkürlerimi sundum. Eleştirdiği birçok konuya katılmakla beraber katılmadığım bazı yerleri de oldu yazının. İşte bu yazıda da katılmadığım yerlerden bahsetmeye çalışacağım.
Öncelikle bir metnin şiir olabilmesi için konuşma dilinden biraz olsun uzaklaşıp “şiirsel” dile yaklaşması gerektiğini düşünüyorum. “tekli bir koltukta seviştik” cümlesi şiirsel bir anlamı vermezken “tekli bir koltuk taşır mı? bordo sabahlara akan terimizi?” elbette şiirsel bir anlam kazandırır. Bunun yanında elbette konuşma dili şiirin içinde kendisine yer bulabilir ancak bir cümle kendisinden önce gelen ya da kendisinden sonra gelen bir cümleyi şiirsel anlamla imlemiyorsa ona şiir diyebilir miyiz? Bu kısa girişin ardından şunları söylemek istiyorum:
Horlu, “burcu oldum bütün mevsimlerin/ bir parkı doldurdum boşluklarımdan" dizem için “bir şeyi başka şeyle doldurmaz dolduran kişi” demiş. Bu dizeyi kurallı hale getirelim: “bütün mevsimlerin burcu oldum/ bir parkı boşluklarımdan doldurdum” yani boşluklarla doldurulan bir park, şiirin personasının boşluklarıyla doldurduğu bir park anlamı ortaya çıkmış oluyor. Burada herhangi bir mantık hatası yok gibi görünüyor. Aynı mantıkla diğer eleştirdiği dizeme de bakılabilir: “arasam da bulamam ben’i koyduğum yerlerden”
“yoktan yere” kullanımım için Horlu yanlış kullanılmış bir söylem olduğunu belirtiyor. Bunu belirtmeden hemen önce şiir dilinin halkın diline yaklaştırılması gerektiğini söylüyor. Her ne kadar “yoktan yere” kullanımı az olsa da halk dilinde kullanılıyor. Bu kadar yoğun imgeler arasına söyleyiş açısından basit ve halkın kullandığı dile yakın olan söylemleri kullanmak normal değil midir?
Özdemir İnce, “İmge ve Serüvenleri” yazısında imgeleri yapılış ve oluşum açısından üçe ayırır: somuttan somuta, somuttan soyuta, soyuttan somuta. Bu durum her ne kadar iki kelimeyle ve üzeri sayıda kelimelerle kurulan imgelerle olsa da benim “çocuktan bir bakır ustası” dizemdeki “çocuktan” tek bir kelimeyle yapılmış bir imge kurulumudur. Çocuk somuttur, çocuktan olunca çocuk kelimesi ya da varlığı soyutlaştırılmıştır. Bakır ustasını da bu çocuktan imlemesiyle başka bir yere taşımaya çalıştım.
Yaratılış Destanı şiirime gelecek olursak: şiirin isminden de anlaşılacağı üzere Semavi kitaplardaki ve mitolojideki yaradılışa bir gönderme durumu var. Ve şiirde yedi gün anlatılıyor. Her gün farklı imgelerle ortaya çıkıyor. Horlu’nun “ermeni aynalar”ı açıklamaya giriştiği iki yer de şiirin imlemeye çalıştığı şeyler değildir.  Şimdi burada şiirimi ve şiirimdeki imgeleri açıklama işine girişmeyeceğim. Ama okurun kafasını bulandıran bir imge, sırf okurun zihninde tam olarak canlanmıyor diye o imge yok sayılabilir mi? O imge “bir şeye oturtulmak” zorun da mı?
“Karanfil Sokağı’na Zeyl” şiirim için getirdiği eleştiriyi uzun uzun açıklamak yerine “bulamak” kelimesinin bir diğer anlamını da buraya bırakıp bu konuyu kapatacağım: “sokmak, batırmak, kirletmek”
Horlu, “gönderme yapılan politik meseleler aşk şiirlerinin yanında meze olarak kalıyor ne yazık ki” diye bir eleştiri getirmiş. Daha önce Evrensel Gazetesi’nde Hakan Unutmaz ile yaptığımız röportajda şöyle demiştim: “şiirim bireysel izlek üzerinden toplumsal bir anlatı” okumayanlar için röportajın linkini buraya alıyorum: https://www.evrensel.net/haber/364202/siirim-bireysel-izlek-uzerinden-toplumsal-bir-anlati
Toplumsal meseleleri ya da politik meseleler benim şiirim için bir meze aracı olmamıştır hiçbir zaman. Bırakın meze aracı olmasını, bu meseleler benim şiirimin odak noktasındadır.
Değinmeden edemeyeceğim şeylerden birisi de hiç kuşku yok ki şiirlerimde “kadına bakış açım” Horlu, şiirlerimde kullandığım kelimeler üzerinden kadını sadece erkek-kadın ilişkisi bağlamında aldığımı öne sürmüş. Bir yerde katılmıyor değilim Horlu’ya, ancak şiirlerime bakılacak olursa özellikle kitabın üçünü ve son bölümü olan “gökten düşen son elma ölüm” kısmında sıkça kadınların öldürülmesi, hayat standardı içerisindeki yerlerine değindim. “pilini değiştirmiş olsaydı annesi gökyüzünün/ gölgesi hatırlatmaz mıydı insana kendisini?” dizelerinin yer aldığı “Günah Çiçeği” şiirim, “ölümün rahminde/ sofalı bir ev/ kabuklu bir ikindi var” dizelerinin yer aldığı “Karanfil Sokağı’na Zeyl”  şiirim, “sancısını bileğinden doğuran kürt kadını/ ayak parmaklarında asılı duran ayakkabılarıyla çocuklar”, “devletin öldürülecek çocuklar doğurması/ urganda birikerek filizlenen anlar” dizelerinin yer aldığı “Zamana Biriken Gece” şiirim, “zaman ki/ rahminde babasını doğuran/ kadının yakarışıdır uluorta” dizelerinin yer aldığı “Afrodit’in Yetimleri şiirim, Horlu’nun bahsini ettiği eleştirilere bir karşılık olabilir diye düşünüyorum. Bu şiirlerde de Horlu’nun eleştirdiği kelimeler çoğunlukta olsa da kelime olarak bakılmaması gerektiğini, şiirin bütününe ya da dizenin bütüne bakılması taraftarıyım.
Umarım Horlu’nun eleştirilerinin birazına da olsa cevap verebilmişimdir. Bence en zor şeylerden birisi de hiç kuşku yok ki şairin kendi şiirini ve şiirlerinde kullandığı imgeleri açıklamasıdır. Hem bu yüzden hem de okurun zihninde canlandırdığı imgeyi bozmamak, değiştirmemek için şiirleri ve imgeleri açıklamadım.
Devrim Horlu’ya tekrardan teşekkür ederim. Bakarsınız Horlu bu yazıma da karşılık verir ve özlemini duyduğumuz o eleştiri ortamının ilk kıvılcımlarını atmış oluruz.
Son olarak: şemsiye satıcısına da bir şeyler demek istiyorum: siz hem şemsiye yapın hem de şiir için uğraşmaya devam edin, çünkü şiir de biraz bozulan bir şeyi onarmak ve yenisini yapmak değil de nedir?

Bekir Dadır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Her Şeye Yeniden Başlamak Mümkün Mü?

arzın merkezinden başlayarak senin merkezinden, ilk öptüğümden nefes suyundan ağaçların ayaklandığı yerden konuşurken uzayan boşluklarda...