Jeopolitik konumundan ötürü, aksi istikamet, Asya’yı
Avrupa’ya bağlayan araziden yürüyorum. Zemin, kısa bir yürüyüşe henüz uygun. Yüzölçümü
783 bin 562 kilometrekare, kara parçasına kırmızı kutusunda plaket. Peri
masallarından çıkmış gibi. Tam parmağımla işaret ettiğim yerde, işte şurada, peri
kızı tecavüze uğruyor, uzun uzun binalar çevreliyor sokağı, peri kızı, bu sahnede öldürülüyor. Binalardan
bayraklar sarkıyor. Bugün, özel bir gün, belli. Peri kızının ölüsü dahi
iştahları kabartıyor.
Medeniyetlere ev sahipliği etmiş, pek çoğunu geldiklerine
pişman etmiş coğrafyanın yaşatıldığı kabarcıkların arasından yürüyorum. Towers
dedikleri şey, aşağı yukarı bunlar oluyor. Günaşırı camları parlatılıyor, göz
kamaştırıyorlar. Önlerinden, geçemezsiniz efendim, çekilin. Lütfen. İki blok
ötede hava tam anlamıyla değişiyor. Hendekler kazılmış sokaklara. Burada biraz
daha laubali ilişkiler. Gelip evinizin ortasına bokumu bırakabilirim. Ana
dilinizde bana küfürler edin. Burada soğuk beş vakit hissediliyor. Sokaklarda
hiç kimse yok. Yapıların dışarıdan harabe gibi göründüğüne de, üzerlerindeki
mermi deliklerine de sakın aldanmayın. Bir arkadaşımdan, içlerinde çok lüx
yaşantılar sürüldüğünü duymuştum. Şeytanın aklına gelmez.
Bu güzel ülkenin muhakkak bir yerlerine yerleşmeniz
gerekiyor. Birkaç iyi emlakçı bu işlerle gönülden ilgileniyor zaten. Üç tarafı
denizlerle çevrili. Emsali yok. Isıtması yok. Bir kere bor madenlerimiz, kültürümüz.. Hızlı ilerlemiyoruz değil mi? Vaktimiz var
daha. Dünya daha dönecek. Geçmişten bahsedelim daha çokça. Yoksa eğer, 4 yıl
içerisinde muhakkak başıma bir şey geleceğini düşünüyorum, silah atılmayan bir gün olacak mı acaba diye
düşünüyorum.
Açılıp, bir tepenin üzerinden bakıyorum. Karnımın içinde bir
huzursuzluk var. Ne kadar güzel heykeller bunlar, işlerin yolunda gitmediği bir
gecede üstlerine kusmak isterim. Yıkın diktiğiniz heykellerimi. Şurada, kuzey
tarafında ülkenin, parmağımla gösterdiğim yerde, sanki çocuğun vücudunda morluklar var.
Eroinman annesiyle beraber yaşıyor. Her gün, nereden bakılırsa, 40 liraya
ihtiyaçları var. Babası konusu, birkaç belirsiz olasılıktan başka bir bok
değil. Şu da olabilir, bu da olabilir. Oralarda, özellikle halkın iyiliği için
güvenlik zafiyeti var.
İmamları camilerinin, gördüğüm en şakacıları bu koloninin. Cemaatimiz
fark etmiyor ama Allahlık konularda en alaycı şakaları da onlar yapar. Hocam, Allaha
ayıbın kralını onlar, mikrofonlarından yaparlar. Cemaatimiz için büyük bir
felaket bu.
Tepede işler karıştı kontrgerilla, öz eleştirini ver gerilla,
silahımı olduğum yere bırakıp, aşağı iniyorum. Söz gelişmekte olan yerlere
doğru. Esas mayınlar buralarda diyorlar, ama dedektörü çalıştırmama izin
vermiyorlar. IŞİD’e nasıl katılıyoruz? Formu nereye veriyoruz?
Kadıköy Rıhtım’da, gün gelecek, IŞİD’in de stant açacağını
düşünüyorum. Sokağı dönünce bir İmza gününe rastlıyorum. Stantlarda sanat
eserlerini imzalıyorlar. Martılara gemiden simit atıyorlar. Yavşaklık yapmayın,
bir tepsi simidi, delikanlı gibi, martıların önüne bırakın artık. Sizi
afişlerinizden takip ediyorum, her yeni bir afişte, nikotin reseptörlerim
yeniden yeniden devreye giriyor, agresyon problemi yaşıyorum, hasta
hissediyorum. Sahte bir mesih olarak birkaç video yayınlamak istiyorum. Volkan
ben kamerayı kapat diyene kadar kapatma. İlan, ilan, ilan ediyorum. Ne olur,
bana imzalarınızı verin, siktiğimin imzaları bana lazım. Bana stantlarınızın
yerini söyleyin.
Mezozoik Dönem. Nalburlar artık balicilere bali vermiyor. Bir
uçan kemirgen tarafından, yolda yürürken, ensemden tutulup kaçırılacağımı
düşünmeye başladım. Bu son gezim olacak, yemin ediyorum. Bu kış, bir daha evden
çıkmayacağım. Orta kesimlere geldiğimde tam olarak bunu hissediyorum. Ama burada da yine apartmanlar var? Akıllarının
bir kenarında hep ağızlarına bir şeyler tıkmak var. Düzen diyorlar. Allah
diyorlar. Vatan. Tahsil. Akşam yemekte ne var? Televizyonda ne var?
Saldırıya karışanların kimlikleri hala belirlenemedi mi?
Cumhuriyetin ilanından beri - yaşasın cumhuriyet-hiçbir örgüt suçu üstlenmedi. Lafı
eveleyip gevelemeyin yahu, sorun değil. Unuttuk gitti. Kim olsa aynısını
yapardı. Dönemin şartları vardı. Şuralar hep işgal edildi ama buralar bir ara
fetih de edildi. Abdulmecid’in ”Haremde Goethe” adını verdiği tablosunu
gördünüz mü? Osmanlı’nın, torunlar arasında paylaşılamayan mirası için,
ülkedeki bütün bando takımları yola çıktı, seslerini uzaktan duyabiliyoruz. Hepsini,
ülkenin izbe bir yerlerine çekip, ağızlarına çorap tıkmak istiyorum. İlçeden
gelen silah sesleri kesilene kadar kulaklarının dibinde borazan öttürmek,
tokmakla kafalarına vurmak istiyorum.
Piyade birlikleri! Havan mermilerini hazır edin! Hayvancılığıyla
meşhur bir bölge vardı, şu hani, oraya gidelim diyorum. Sosyal sorumluluk
projemizi de yükleriz katırların sırtına. Ne yapacağımıza yolda karar veririz. Kentin
tüm çocuklarını toparlarız gider gitmez önce, sonra aklımıza muhakkak bir
şeyler gelir. Mesela, burada hiç sinema salonu olmadığı için Şafak Sezer’in
filmleri izlenemiyor. Onunla alakalı bir girişim düşleyebiliriz. Çocuklarla bir
sinema salonu inşa ederiz, adını Şafak Sezer Sineması koyarız. Açılışa onu da
çağırırız, o çocuklara umut verir, çocuklar ona çüklerini gösterir.
Büyük meydandan caddeye çıktığımda, açık bütün kepenkleri
kapatmak istiyorum ama yorgun hissediyorum. Yoldan geçen zırhlı araçlar yeni
aldığım pantolonumun üzerine kan sıçratıyor.
Bunun hesabını kim verecek, sizi dava edeceğim.
Evime ulaşmak için, sadece biraz daha yürüyeceğim.
Şimdi, rica minnet, artık kara kışı geçireceğim evime gitmek
isteyeceğim.
Orada, belli ki daha iyi hissedeceğim.
Eren Karatepe
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder